Çarşamba, Aralık 22, 2010

tinglish..


Ağır abi bir kurbağa ile tanışmış olmanın  huzuru ve caddede karşıdan karşıya geçmeye çalışan ve ölmeye çok yakın olduğunu sanki bilir gibi arabaların geçmesini bekleyen o yengeç...Hayvanlar bazen çok savunmasız geliyor , bi de sessizler ya , o çok acı oluyor gibi..biz duyamıyoruz en azından, değişik psikolojideler, algıları v.s, hele böcekler kimsesiz ve de peçetesiz.. Bu tiradı '' Bali,Veli Kırkdokuz Elli'' yazısında daha önce geçmiştim. Bu Tingilish konuşma tarzına değdirmem de, tam da bu cümlenin arkasında sıragelmişti. Yeni bir vizyon gelmiş geçmiş değil, merak eden dönüp o yazıyı okusun, mutlu olsun derim sevgili Cakivu, siz Yunanlılar'ı dillerine kadar asimile etmeyi düşünürken biz burda bunlara kafa yorduk, hey gidi...
Evet  ne diyorduk, bu yazımdan sonra nadide blogumdaki bu nadide yazıyı okuması sonsuz imkansız olan Ceo’lar beni topa tutabilirler ya da;  aha  bu kız çok yaratıcı diyip süper bir iş teklifi de alabilirim. Ya da gayet ve muhtemelen bunlar hiç olmayacak da olabilir ,neys.. Aşağıya alalım o zaman sizi, yalnız basamakta durmayın otomatik kapı çarpar.

Olay toplantı odasında geçer...Etrafında takım elbiseli, saçları ölesiye jöleli, gömlekleri kol düğmeli, kocaman saatleri ve black berry lerili adamlar ile  saçları  krepe, meç, röfle ne varsa en çakma sarışınından, 2o punto topuklu ayakkabıları ve kırmızı ojeleriyle kadınların olduğu bir odada (hemcinslerime torpil geçtim..) konuların üzerinden geçilirken, kalın dudaklı hatun, kilosundan fazla giydiği darcacık , sıkıcacık gömleğiyle beraber konuşur;’’ ama bunları bullet bullet sıralayalım lütfeaannn.. ‘’ Off, sen bi bitsene be kadın!!!

Günün sonunda kelimesinin kullanıldığı yerden kaç.. Bu 2 kelimeyi ancak müdürler söyleyebilir, sen söylüyorsan herkes sana hass.tir der gibi bakar, üzülürsün. Deme hiç, çok kopi peyst zaten..ne o öyle ‘’günün sonunda geldiğimiz nokta yine aynı ama mervaciiiim’’.. aa öyle mi, peki..

As you wish...Bu kalıbı da müdürlerine yalakalık etmek isteyen pipi tipler kullanır valla ben ancak bunu kek kalıbı olarak kullanırım.. as you wish diyenin pipisini keserim, dağılın..

Random seçelim...buna pek uyuz olmuyorum, kabul edilebilir şekilde kullanıldığında sevimli olabiliyor, yarı ingilizce türkçe,,peki seçelim hocamm. Hababam’ı özledim..
You say it, we do it... olacak iş değil..''yani burda ortaya çıkacak work çok iyi'' derken ajans sahibi genç insan , bu kalıbı kullanarak ukelalığının doruk noktasında bir narsist ve de über gerzek olduğunu benden gizleyemez, hiç şansın yok bakışını da yer öyle gider..neymiş efendim aehuahaheuuu you say it, we do it! hay bin kunduz!

Oppurtinityleri story halinde sunalım... Bunu açıklayabilecek kapasitem olmadığına karar verdim ve kendime hediyeler verdim..cumbalı bir balkonda kendimi Türk musikisine verdikten sonra, Fight Club izleyerek gri dumanların eşlik ettiği bir köprüde gece gezintisine çıkmak istiyorum, evet kırmızı pelerinimle, evet elimde güller de olacak, evet arkamdan fötür şapkalı gölge adam yürüyecek ve ben nefesimi hoh hoh yapa yapa kaçmış olacağım bu tinglish (bunu da ben uydurdum, anlamı turkçe ingilizcesi ) dünyasından..zira çok pis dolmuşum, hayırlara vesile..

2 yorum:

Elmoş dedi ki...

Ne camiaymış bu reklam camiası yahu, sanki genleşiyor durduğu yerde.

Reklamcılığın istisnaen beliren acı yönleri (eğlence, makara kukara, herkesin üstün zekalı şakalar yapabilmesi, işyerinde içmek gibi normal karşılanan çılgınlıklar haricinde kalan gereklilikler) böyle bloglarda inceden sızdırılınca da, biz reklamcı olmayanlar, hunharca ve haince, içten içe seviniyoruz. "O kadar da sefa pezevengi olmayıversinler HIHAHA" diye.

vicki vale dedi ki...

@elmos ya hakikatten sefa pezevengi etiketinin hakkını veriyolar gibiler, üstün zekalı falan olmadıkları ise cok gercek. Her isleri birbirinden kopya, izle izle helak oluyolar yabancı reklamcilari, isleri bir de üzerine ukelalik olacak is değil.