Çarşamba, Kasım 30, 2011

fotogramik


 51.bölge'yi gezmeye gelen balayındaki çift gördükleri ufolar, uzaylılar karşısında şaşkın.. Çenesini gömleğiyle kapayan şahıstan halen haber alınamamış. Hanım kızımızda iş var.



Yüzünü kapayan Bertrant Cantat..Bordeaux'lu Noir Desire grubunun solisti. Sevgilisini döverek öldürdüğü için tutuklandığı sırada çekilmiş. Polis de üzülmüş. Cantat'ın o sırada hamile olan karısı mahkemelerde eşini savunmuş ve onun için dua etmiş. Ama 2007'de şartlı tahliyesinden sonra o da intihar etmiş. Bu adamın bu haline hep üzüldüm, hep ağlıyordu mahkemelerde, üzülmesem mi, üzülsem mi ikilemdeyim.



Kırmızı pantelonlu kız: Kalbinden akan çeşmeden ne aksa içerim Eröööl.. 


popoya olan ilginin sanat tarihi ile harmanı. Louvre'dan sevgiler..


JAne Fonda= Original hipster


mavi ojem olmadığından moda blogu işinde başarılı olamam. Zaten ben bak beğenciyim. Bir ara ancak mavi, mor falan gibi ojeleri sürebilen kızların  başarılı birer moda blogger'ı olacağına dair araştırmamı gözler önüne sereceğim. işallah


Oturup kalktığında popoda çikolata bulaşmış olsa da guzel olurdu. Bulaşmayan çikolata oturağını ben napayım ey tasarımcı.




Elbisenin alt kısmı ne olursa olsun artık, kaç yazar..

Bu yıl, içinde olmak istediğim giysilerden. siyah-beyaz, öğrenci-ama diil havaları..


Kate Moss gizemi hala çözülemedi mesela...


Yine beğendiğimiz parçalardan..Gömlek, kemer, siyah kurdela şahane bence. Yok ben moda yorumlayamıyorum, ver şunu mesela Buse Terim'e nelerini yazar


Biraz abartmamışsınız cicişler? Anne durumun farkında gibi , nerden giydirdiler bizi böyle, bu kafamdaki taç ne hay allah kahretsin der gibi. Natalia Vodvoya halinden memnun bir ciciş. bence.


Marleyn küçükken


Dönüp dolaşıp moda fotogramiğine giriyorum, içinde olmak istediğim 3.

                                                      
                                                              yerim o tırnakları.


İşte yine elbise. Güzel demekten başka birşey gelmiyor aklıma. ne kadar sığım, yazık


kalemtraş bence icad edilmiş en güzel şeylerden, kalem olsam da açsa beni. kalemtraş

Pazartesi, Kasım 21, 2011

facebook kaybedenler kulubü volume1

özlü sözler ülkesiyiz. Değişen dünya düzeninde de, insanlar facebook'ta, twitter'da arkadaşına, karısına, sevgilisine, patronuna falan bir mesaj gönderme derdinde. Mesela biriyle iş konusunda tartışıyor, hemen statü güncelliyor. Sevgilisine kızıyor, gizli örtülü afili cümleciklerle kurulu mesajlar. Aç telefonu söyle, böyle böyle ben buna kızdım diye. He bu kadar çabayı, ne yazsam da şöyle otursa kalsa yerinde diyerek beyine harcatılan o dakikaları faydalı birşeye harcasa bu facebook kullanıcıları, Dünya'ya barış bile gelebilir. An itibariyle 773 milyon kişinin takip ettiğini düşünürsek...İşte bu insanların iç dünyasında neler oluyor da böyle oluyor araştırmamızı G.O.B.B.G (Gerizekalı Olmadan Bize Bir Görün) derneği olarak, sizin böyle şeyler yapmıyor oluşunuzu düşünerek sizle paylaşalım dedik. Arkalarından iş çeviriyoruz gibi oluyor ama neyse, bana da bir not yazarlar duvarlarından en çok en az. İşte herkesin kendisinden birşeyler bulabileceği, başucu facebook post'ları;


İnceleme sonucu :  Bunu şöyle okumayı deneyelim; '' Gerektiğinde, Gereksiz Gerekmediğinde Girebilir'' Uzun süre düşünülecek bir cümle olarak karşımıza çıkıyor ama düşünmesek daha iyi olabilir. Şimdi bunu yazan, hayatında bir takım gereksiz insanlar olduğuna karar vermiş, tahmin ediyorum ki bu iğrennç cümleye maruz kalan kişi, bunu yazan kişinin istediği bir şeyi yapmamış ve gereksiz statüsüne konulmuş hemen. yazık..Bununla da yetinmemiş, gidip bunu yazanın kankasına hakkında atıp tutmuş, sevgilisine fitne vermiş ki, bunu deneyimleyen mağdur kişi de uyarı mahiyetinde üstü kapalı bir mesaj göndermek istemiş. Daha az duyumcu şüphecilik daha çok empati öneriyoruz kendisine)




İnceleme Sonucu:  7 kişi bunu beğenmiş, yani aynı anda 7 kişi beni üzen üzülsün lan amk bana ne, koy dötüne ...falan gibi serzenişler etmekte. Kaybedenler düşünsün diyerek, kaybedenlerin kendilerinin kaybeden olduğunun bilmemesi ve bu negatif duyguların kendilerine facebook yoluyla iletilme hadisesi halen bir muamma..(daha az bilim paranormal activity daha çok şirinler öneriyoruz bu kullanıcımıza da)



 İnceleme Sonucu:  Bu da anlam veremediğimiz başka bir post çeşidi, bir sevinç hadisesini ancak bir ya da en fazla iki kişinin anlayacağı şekilde gizli lansmanının yapılması. Yani bunu gören ben, bön bön bakıyorum ancak, bu mu facebook demekten kendimizi alamadığımız bir çeşit, tedavisi yok gibi, devam.

En afillisini sona sakladım, Sözün bittiği yer. Yorumlar da ilginç, kendisiyle çeliştiğini söyleyen arkadaşına cevabı şakadan yapıştırmış, anlayana kankaaa...:



İşte bir diğer başucu facebook post'ları..seç seç yaz, mesajını ver manasında..Bunları da Derneğimizin başmüfettişi olarak görev alan Koordinaryus aynı anda bir zamanlar, Steve Jobs'a çok fena rakip olan ama sonradan aç ve aptal kalmayı tercih eden Efe MicroSystems'in kurucu ortağı A.E.Özkan üstadımız aydınlattı, olaylar zinciri böylelikle çözülmüş oldu..

SEVEN SEVER SEVMEYEN CEKER GİDER;BENİM DÜNYAM HER TÜRLÜ DÖNER...

Yalnız yaşayabileceğine ve kendine yetebileceğine inanan bu kullanıcımızı sözlerinin doğruluğunu teyit etmek üzere inceleme labaratuarımıza davet ettik. 1 hafta boyunca hiç kimseden yardım almadan yaşaması için gereken malzemeleri bırakarak kameralarımızın başına geçtik. Kısa bir süre Gülsüm adında bir bayanın ismini sayıklamaya başlayan kullanıcı, ben karımı özledim, çocuklarımı özledim. 5 gündür makarna menemen yemekten sıkıldım. Tamam o an kafam bozulmuştu öyle yazdım, ciddiye alınacak bir şey değil, çıkartın beni ailemin yanına gideyim şeklinde. Tepki gösterince test süresi dolmadan kendisini sevdiklerinin yanına uğurladık.

İnsanların da yan etkileri vardır;Bazıları başını döndürürken;Bazıları mideni bulandırır...

Eczacılık ve farmakoloji alanından esinlenen bu kullanıcımızı birileri kötü sinirlendirmiş olacak ki apar topar bu özlü sözü profilinde ilan etmek istemiş. Bu sözü beğenen 17 kişi ise muhtemelen “ay valla öyle geçen de birisi tansiyonumu düşürmüştü” “aaa doğru valla, aferin bak ne güzel söylemiş, çarpıntı yapan da var, ben biliyorum” gibi düşünüp hemen beğen işaretine tıklamışlar.

Kimsenin mecburi istikameti değilim...Kimsede benim çıkmaz sokağım değilll...

Tahminen minibüs şoförlüğü mesleğini icra eden bu özgür ruhlu şahıs içinde büyüttüğü bu liberal düşünceleri daha fazla saklayamamış ve facebooktaki tüm arkadaşlarına duyurmak istemiş. Farkına varmadan; aslında kimsenin mecburi istikameti olabilecek kadar derinlikli ilişkileri olmadığını, genelde yüzeysel “ne haber abi” modunda ilişkilere sahip olduğunu vurgulamış. Yazdığı bu cümleden çıkan bu ikincil anlamın farkında mı bilmiyoruz ama, kullanıcıya özgür ama yalnız yaşamında mutluluklar diliyoruz.


Herkes kendine iyi baksın. Bu cümleyi bir spiker çok kullanırdı ama kimdi hatırlamıyorum. Herkese birisine söylemek istediklerimizi facebook'tan twitter'dan söylemediğimiz bir Dünya diliyorum..kartpostallı, mektuplu zarflı, pullu, hatıra defterli günler bizlern olsun efenim.zeki müren kibarcıklığında

Çarşamba, Kasım 16, 2011

little fifteen

She wants a nice surprise
Every once in a while
Little 15

fotograflar var orda burda, heryerde. onları toplamak lazım gelir, tam da bugün böyle bi gün. Hava İstanbul'da henüz öğlen olmasına rağmen oldukça karanlık ve ofis her zamanki bayağı, orta derece ezine peyniri kıvamındaki yöneticilerin kaçım kaçım kaçınmalarıyla devam ediyor. İstediğin kadar koştur ne ala, ne kafa, ne tata..fotograflara geçelim, onlar eğlenceli..




Bu fotografı nasıl çekmişler? Şöyle; California'da kaykay kayan hippi bi çiftin daha 20'lerine gelmeden bir aşk çocukları olmuş. Çocuk olmasına rağmen, hippi partilerinden, özgürlük savaşlarından ve karavanda yaşamaktan vazgeçmeyen bu eğlenceli hippi çift çocuklarına da kıt kaynaklar ile yaşamanın güzelliğini aşılamaya çalışmışlar. Önemli olan nitelik değil, nicelik demişler. Öyle bir gün karavanlarını temizleyip sokakta kaykaylarıyla gezerken, erkek hippi ağzında sigarasıyla konuşmuş:
- bizim kızı koy bakalım kaykaya şöle bi fotograf çekelim
 Ya da daha neler, daha neler değil mi ?


Böyle uyuduğum zamanlar oldu, sanki ben trenin içinde gitmiyorum, tren benim üzerimde gidiyor gibi ağır bir uyku.


 Charlize hakkını vermiş, siyah beyaz, retro, hüzün, cool havaların.. keşke ben olsaydım bu fotograftaki dediklerimden. Onları ayrıca toparlamak istiyorum. Sonra hepsini kesip kesip kolaj.. sanmaca, kandırmaca


Fazla rastlanmayan bir fotograf. Nadide insan, insanın içini bir parça cız ettiren insan. Başedemediği şeyleri ve çözümünü düşündükçe korkutan da bir nebze..


Özlemek



Ordaydım demenin bir manası kalmıyor bazen, cok adice bir cevabı da var. Artık değilsin. Ama üzülme, yine olabilirsin. Kupanın sevimli ve mutlu gülümsemesi ise bir zamanlar oraya bırakılmaktan mutlu olduğu hissi uyandırdı.

Pazar, Kasım 13, 2011

hareket et, öğren, ye!


ibranicesi move, learn, eat! Rick Mereki, Tim White ve Andrew Lees adlı 3 arkadaş 2 kamerayla 44 günde gezdikleri 11 ülkede bazı videolar çekmişler. Seyahat etmek ne demektir basitçe anlatmışlar, 3 videodan oluşuyor bu nadide eser. sırayla diyorlar ki ;

hareket et : kaldır poponu, sokağından, yaşadığın şehirden biraz uzaklaş değişik yerler gez, keşfet, videodaki avustralyalı arkadaş kadar olmasa da niyetine gir en azından..

öğren : ön yargılarını bi boşver, dünyadaki envai çeşit insan iş çıkışı ne yapıyor, ne yiyor, ne içiyor, nasıl dans ediyor, bayram tatilinde el öpmeye mi gidiyor, nedir bu insanlığın hali öğren diyor.

ye : yemeden olmaz, ne gezersin ne öğrenebilirsin önce boğazını düşün diyor.Bir diğer yandan, dünyada ne tatlar var elinden geldiğince müsrif olmadan ye, iç, tat da diyor olabilir..