Cuma, Ocak 22, 2010

in to the mind


Uçağa binmeyen Jessie...Jessie için yazılan şarkı..( julie delpy-waltz for a night)...bir yazarın elinde kurşun kalem,,kurşun kalem türünün nadide bir türü...pilav mı makarna mı,,,tereddütsüz yemek mi makarna mı, Makarna diye deliren bünye...49 saniye süren kırmızı ışıkta, sağa sola bakarak ve yaylanarak beklerken, herkesin birbirini şöyle bir süzmesi,,

Alışveriş merkezlerinin yanar döner kapıları olmasın,dönmesin o kapılar...kapı diil ki o, kolu yok bi kere,ne açabilir,ne kapatabilirsin,elini kolunu bağlayan bişey..

Yağmurda yürümeyi seven sevgili, sevgilinin hası,özü,pek sevimlisi....bunaltmayan ofis havası..istediğin zaman işe gelmeme özgürlüğü, gelmeyince kovulmayacağından emin olmanın yürek ferahlatan kokusu...hımmmm mis gibi... açılmayan çam fıstığı kabuğu, hem insanın dişleri acıyor, hem de parmak uçlarınız sinsice gıcık bir ıslaklıla yoğruluyor...olmasın bunlar, olmasın sabahlar, olmasın akşamlar,yağmasın kar, akmasın çeşme, kokmasın çöplükler, çiğnenmesin sakızlar..

Cumartesi, Ocak 16, 2010

confession of a dangerous mind


Steven Soderbergh'in yapımcılığına ortak olduğu ve George Clooney'nin ilk yönetmenlik deneyimi olan, künyesinde türü kısmının karşılığına, bazı yerlerde dram sıfatının, bazı yerlerde ise komedi sıfatının yakıştırıldığı bi film. Şuna dram-komedi diyelim, olsun bitsin. Tehlikeli Aklın İtirafları olarak uygun görülen adının, ilk defa filmi yansıttığı bir film ayrıca da.. Ve bunu da eklemeden geçemiyeceğim ki, bi takım sinema sayfalarında '' Film, hayatı ikiye bölünmüş olan bir adamın hayatını anlatıyor; gündüzleri bir şovmen olarak, geceleri ise CIA tetikçisi! '' denilerek bu tarz cümlelerle anlatılmaya mahkum olmuş bir film de aynı zamanda..

Film, George Clooney'nin ilk yönetmenliği, kimden kopya çekmiş bilmiyorum. Bilmiyorum derken, filmi gerçekten beğendim ve Clooney'e birileri yardım etmiş olmalı demekten kendimi alamadım. Haksızlık ediyorsam beynim patlasın, kolum çıksın. Ama işte buyurun ki, Steven Soderbergh'i (Ocean's 12 ,13 serilerinin yaratıcısı 2 oscarlık film çıkaran) ve J.Malkovich Olmak filminin senaryo yazarı Charlie Kaufman'ı (Aynı zamanda muhteşem film Eternal Sunshine of Spotless Mind'ın da senaryo yazarıdır) karşımda buldum. Zaten Kaufman soyadlı biri neden başarısız olsun ki? Neyse ki, filme konu olan ünlü şahsiyet Chuck Barris'te senaryoya yardım etmiş, Julie Roberts, Matt Damon (aynı zamanda sörfçü:) ve Brad Pitt' de yardım edenler arasında. Filmin kötü olması için bi sebep göremiyorum, belki biraz Drew Barrymore(yanlış yazılası muhtemel isim)... Kendisinin Hollywood'daki en matrak aktrislerinin en güzeli olduğuna inanıyor ve filmde çok da kötü olmadığını düşünüyorum.. Drew; Chuck Barris'i ev arkadaşıyla sevişmeye geldiği gece ayartan, sadık, enerjik, sevimli Penny rolunde izliyoruz.
Chuck Barris'in günümüz normal insan hayatlarına nazaran pek bi ilginç hikayesi var. Televizyon kanallarının yeni açıldığı dönemlerde kapağı televizyona atmaya çalışan, fırlama tavırlarıyla bunu da başaran birisi dersek haksızlık etmiş olmayız. Şu hepimizin bildiği Nurseli İdiz'in sunmaya başladığı Saklambac'ı, onun koyduğu isimle ''The Dating Game'' adlı saçma yarışmayı keşfeden bu alim insan, aynı zamanda kadınları, -hey gerçekten de çilek tadında.. diyerek kandıran bir isim. Televizyona kapağı attıktan sonra, kendisinin de tabiriyle eğlendirici ama beyin uyuşturucu programlarıyla gittikçe ünleniyor ve birdenbire karşısına CIA ajanı olarak George Clooney çıkıyor. Kendisinin, filmde sıkça tekrarlanan öldürme profiline uygun olduğu söylenerek eğitime tabi tutulup, Amerikan hükümeti için adam öldürmeye başlıyor. Çok çabuk kabullenmesi beni şaşırtmadı değil. Ve George Clooney (CIA ajanı) ölürken Sam Rockwell'in yani Barris'in -no profile- kelimeleri filmin etkileyici karelerindendi benim için. Sam Rockwell(Green Mile daki katil) 'in inanılmaz başarılı canlandırdığı Barris'in bu, CIA ajanıydım ben siz bilmezsiniz itiraflarıyla kimse ilgilenmiyor mu, ben asıl onu merak ediyorum. Kafama takılan bir başka nokta da şu ki, çok fazla gerçekçi; Barris televizyonda istediğini başarana kadar çok hareketli, canlı, heyecanlı bi profil çiziyor. Programı, prime-time'ı, ünü şöhreti elde edince gayet cool, yavaş hareket eden bir profil.. Ee noldu şimdi yorumlarına neden olsa da, gerçek değil de ne? Hele ajan olduktan sonraki, kılık kıyafetinden, sigara yakmasına kadar değişen herşeyi, belki de hayatta oynanılan ya da oynatılan(birileri sizi CIA ajanı olmaya zorladığında mesela) role göre değişen mizaç, kapı açma, tekme atma ve diğer ıvırlar zıvırları düşünmemek elde değil..Psikolojik profilin de gayet başarılı yansıtıldığını da geçmiyoruz yani bu noktada.


Barris ajan olduktan sonra, Julia( diğer bir ajan) ile tanışıp nihayet iki kadın arasında kalıyor. Julia'nın da performansı gayet yerinde, kötü kadın rolünde görmeyi yadırgamıyacak kişiler için ideal bir rol olmuş.. Bu gereksiz cümleden sonra filmin bir Hollywood yapımından çok Avrupa filmlerine benzediğini hissettim. Barris'in gammazlandıktan sonraki, öldürülme korkusunun doruğa çıktığı sahne, annesiyle olan problemlerinin yansıtılışı, yeri ve zamanı çok iyiydi. Ödül alan bir çok yersiz filmden çok daha iyiydi.

George Clooney mi ? O profile uygun değil...

filmin traileri için buraya

Pazartesi, Ocak 11, 2010

Gidesim geldi..

nasıl gelmesin ki...''hey kızlar !! beni de bekleyin,,nin,nin,ninnnnn...'' diyesim de geldi...burdan sevgi ve saygılarımı sunuyorum kendilerine,,,

Pazar, Ocak 10, 2010

kelime


Hayat ; belirsizliğin daniska hali olan bişeydir. Bu daniskayı gaz haline dönüştürmek için uğraşır durur insanlar ve insancıklar...Karın bile su haline dönmeden gaz haline dönüşüp zavallı atmosfere karıştığı günümüzde ,hayatın bu belirsiz daniska halinden gaz haline dönüşmesi na mümkün sevgili okur.
o zaman buyurun burdan; Belirsizlik İlkesi