Facebook etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Facebook etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Kasım 21, 2011

facebook kaybedenler kulubü volume1

özlü sözler ülkesiyiz. Değişen dünya düzeninde de, insanlar facebook'ta, twitter'da arkadaşına, karısına, sevgilisine, patronuna falan bir mesaj gönderme derdinde. Mesela biriyle iş konusunda tartışıyor, hemen statü güncelliyor. Sevgilisine kızıyor, gizli örtülü afili cümleciklerle kurulu mesajlar. Aç telefonu söyle, böyle böyle ben buna kızdım diye. He bu kadar çabayı, ne yazsam da şöyle otursa kalsa yerinde diyerek beyine harcatılan o dakikaları faydalı birşeye harcasa bu facebook kullanıcıları, Dünya'ya barış bile gelebilir. An itibariyle 773 milyon kişinin takip ettiğini düşünürsek...İşte bu insanların iç dünyasında neler oluyor da böyle oluyor araştırmamızı G.O.B.B.G (Gerizekalı Olmadan Bize Bir Görün) derneği olarak, sizin böyle şeyler yapmıyor oluşunuzu düşünerek sizle paylaşalım dedik. Arkalarından iş çeviriyoruz gibi oluyor ama neyse, bana da bir not yazarlar duvarlarından en çok en az. İşte herkesin kendisinden birşeyler bulabileceği, başucu facebook post'ları;


İnceleme sonucu :  Bunu şöyle okumayı deneyelim; '' Gerektiğinde, Gereksiz Gerekmediğinde Girebilir'' Uzun süre düşünülecek bir cümle olarak karşımıza çıkıyor ama düşünmesek daha iyi olabilir. Şimdi bunu yazan, hayatında bir takım gereksiz insanlar olduğuna karar vermiş, tahmin ediyorum ki bu iğrennç cümleye maruz kalan kişi, bunu yazan kişinin istediği bir şeyi yapmamış ve gereksiz statüsüne konulmuş hemen. yazık..Bununla da yetinmemiş, gidip bunu yazanın kankasına hakkında atıp tutmuş, sevgilisine fitne vermiş ki, bunu deneyimleyen mağdur kişi de uyarı mahiyetinde üstü kapalı bir mesaj göndermek istemiş. Daha az duyumcu şüphecilik daha çok empati öneriyoruz kendisine)




İnceleme Sonucu:  7 kişi bunu beğenmiş, yani aynı anda 7 kişi beni üzen üzülsün lan amk bana ne, koy dötüne ...falan gibi serzenişler etmekte. Kaybedenler düşünsün diyerek, kaybedenlerin kendilerinin kaybeden olduğunun bilmemesi ve bu negatif duyguların kendilerine facebook yoluyla iletilme hadisesi halen bir muamma..(daha az bilim paranormal activity daha çok şirinler öneriyoruz bu kullanıcımıza da)



 İnceleme Sonucu:  Bu da anlam veremediğimiz başka bir post çeşidi, bir sevinç hadisesini ancak bir ya da en fazla iki kişinin anlayacağı şekilde gizli lansmanının yapılması. Yani bunu gören ben, bön bön bakıyorum ancak, bu mu facebook demekten kendimizi alamadığımız bir çeşit, tedavisi yok gibi, devam.

En afillisini sona sakladım, Sözün bittiği yer. Yorumlar da ilginç, kendisiyle çeliştiğini söyleyen arkadaşına cevabı şakadan yapıştırmış, anlayana kankaaa...:



İşte bir diğer başucu facebook post'ları..seç seç yaz, mesajını ver manasında..Bunları da Derneğimizin başmüfettişi olarak görev alan Koordinaryus aynı anda bir zamanlar, Steve Jobs'a çok fena rakip olan ama sonradan aç ve aptal kalmayı tercih eden Efe MicroSystems'in kurucu ortağı A.E.Özkan üstadımız aydınlattı, olaylar zinciri böylelikle çözülmüş oldu..

SEVEN SEVER SEVMEYEN CEKER GİDER;BENİM DÜNYAM HER TÜRLÜ DÖNER...

Yalnız yaşayabileceğine ve kendine yetebileceğine inanan bu kullanıcımızı sözlerinin doğruluğunu teyit etmek üzere inceleme labaratuarımıza davet ettik. 1 hafta boyunca hiç kimseden yardım almadan yaşaması için gereken malzemeleri bırakarak kameralarımızın başına geçtik. Kısa bir süre Gülsüm adında bir bayanın ismini sayıklamaya başlayan kullanıcı, ben karımı özledim, çocuklarımı özledim. 5 gündür makarna menemen yemekten sıkıldım. Tamam o an kafam bozulmuştu öyle yazdım, ciddiye alınacak bir şey değil, çıkartın beni ailemin yanına gideyim şeklinde. Tepki gösterince test süresi dolmadan kendisini sevdiklerinin yanına uğurladık.

İnsanların da yan etkileri vardır;Bazıları başını döndürürken;Bazıları mideni bulandırır...

Eczacılık ve farmakoloji alanından esinlenen bu kullanıcımızı birileri kötü sinirlendirmiş olacak ki apar topar bu özlü sözü profilinde ilan etmek istemiş. Bu sözü beğenen 17 kişi ise muhtemelen “ay valla öyle geçen de birisi tansiyonumu düşürmüştü” “aaa doğru valla, aferin bak ne güzel söylemiş, çarpıntı yapan da var, ben biliyorum” gibi düşünüp hemen beğen işaretine tıklamışlar.

Kimsenin mecburi istikameti değilim...Kimsede benim çıkmaz sokağım değilll...

Tahminen minibüs şoförlüğü mesleğini icra eden bu özgür ruhlu şahıs içinde büyüttüğü bu liberal düşünceleri daha fazla saklayamamış ve facebooktaki tüm arkadaşlarına duyurmak istemiş. Farkına varmadan; aslında kimsenin mecburi istikameti olabilecek kadar derinlikli ilişkileri olmadığını, genelde yüzeysel “ne haber abi” modunda ilişkilere sahip olduğunu vurgulamış. Yazdığı bu cümleden çıkan bu ikincil anlamın farkında mı bilmiyoruz ama, kullanıcıya özgür ama yalnız yaşamında mutluluklar diliyoruz.


Herkes kendine iyi baksın. Bu cümleyi bir spiker çok kullanırdı ama kimdi hatırlamıyorum. Herkese birisine söylemek istediklerimizi facebook'tan twitter'dan söylemediğimiz bir Dünya diliyorum..kartpostallı, mektuplu zarflı, pullu, hatıra defterli günler bizlern olsun efenim.zeki müren kibarcıklığında

Pazartesi, Ekim 25, 2010

The Social Network


Artık milyonlarca insanın düzenli olarak ciddi zaman geçirdiği ve şuanki değeri 500 milyon $ olan Facebook`un yaratılış sürecinin anlatıldığı, filmlerini merakla beklediğimiz yönetmen  David Fincher`ın son filmi ``The Social Network`` gösterime girdi. IMDB puanı şimdiden 8,4.. Aslında filmde facebook`dan çok Mark Zuckerberg`in yaşadığı olayların, dahiyane zekasına neler yaptırdığı anlatılıyor. Film neredeyse gerilim türüne girecek seviyede sizi perdede tutuyor ve heyecanla neler olacağını beklerken kendinizi buluyorsunuz.


Harvard Üniversite`sinde kendi halinde bir öğrenci olan Mark`ın, zekasıyla ve paranoyalarıyla başedemeyen kız arkadaşının Mark`dan ayrılmasıyla facebook`un ilk tohumları atılmaya başlanıyor. Herşey bir kız meselesi yüzündenmiş vay be dedirten cinsten..Konunun bu tarafı başka bir tartışma konusu, çünkü filmin ilerleyen sahnelerinde Justin Timberlake`in başarıyla canlandırdığı Napster`in kurucusu Sean Parker da Napster`ı, kız arkadaşı Lakros takımının kaptanıyla kaçtı diye açtığını öğreniyoruz. Bu ikilinin yolları kesiştiğinde ise, Mark`ın en yakın ve tek arkadaşı, facebook`un kurulum aşamasında maddi destek veren Eduvardo`yu canlandıran, yeni Spider Man Andrew Garfield ile arası tamamen açılıyor. Mark`ı, okuldaki kızların fotograflarını birbiriyle karşılaştırdığı ``facematch`` i açıp, loglama sayısı yüzünden üniversitenin internet ağını çöktürmesi ile keşfeden ikizler ise (ikizleri Armie Hammer canlandırıyor)  facebook`a benzer bir fikirden bahsediyorlar ve kodların yazılımı için Mark`dan yardım istiyorlar. Mark, kendi egosunun ve hırslarının esiri olmuş bencil bir dahi olduğundan ikizlerin yüzlerine bakmayıp facebook`u kuruyor. Ve sonrasında, en yakın arkadaşı dahil, uzun süre ikizlerin Harvard`lı olmanın centilmenliğiyle savaşıp, facebook değer kazandıkça delirip kibarlığı bir kenara bırakarak milyon dolarlık dava açmalarıyla olaylar çığrından çıkıyor. Gerçek Mark Zuckerberg`in filme karşı gerçekleri yansıtmadığı yönündeki eleştirilerini duyuyoruz, öte yandan;  evet ben de filmdeki Mark gibi giyiniyordum diyerek kış vakti şort ve terlikle gezdiğini de doğrulamış.

 

David Fincher`ın baştan beri filmleri hep birşeyleri anlatma çabasındaydı. Bence bu filmin anlatmak istediği şey ise son sahnede gizliydi, ``refresh sahnesi`` diyip bu konuda daha fazla spoiler vermeden cümleyi noktalıyorum.  Seven, Fight Club, Panic Room , Zodiac kadar The Social Network de gayet iyi bir film. Başrol oyuncusu ve Mark Zuckerberg`i canlandıran Jesse Esinberg çok başarılı, keza Eduvardo rolunde Andrew Garfield, keza Justin Timberlake.. Biyografik hikayeleri seven ve bir David Fincher filmini ben hayatta kaçırmam diyenler için biçilmiş kaftan. İzlenmesi ciddi ciddi tavsiye olunur ..